31 Ocak 2020, 21:30 - Anasayfa | Yazarlar Haberi yazdır
Ne güzel günlerdi… İki katlı evler… Kapanmayan pencereler, kapılar… Sokak çeşmeleri… Akan aksu… Kurumamıştı…
Ne güzel komşulardı. Huriye Teyze elinde süpürgesi sokağı temizliyordu boydan boya… Gül Teyze elinde oya cama çıkmış, hem sohbet ediyor hem de Zekiye Teyze’nin sağlığını soruyordu… Sokağın girişinde Aliye Teyze; sonunda Topuzların Huriye Teyze zenginliklerinden utanır gibi çok fakir ve dul olan Hayriye Teyze’ye camdan bir çıkı içinde yiyecek, içecek, giyecek ve birazda para olan bohça verirdi. Elmas Teyze köyden yeni gelmiş sebze ve meyveleri kapı kapı dağıtırdı. Ev işleri bitince bir kapı önünde toplanırlar hem çorap, kazak, oya örerler, yama yaparlar; hem de dertleşirlerdi…
Hele Lütfiye Teyze… Mahallenin ve ileri gelen ailelerin sütçüsü… Elli yaşlarında hiç evlenmemiş…Selanik muhaciri… Kapı kapı süt dağıtırdı … Çoğu zaman yeni çocuklulara ücretsiz. Zenginlerden telafi ederdi… En büyük hevesi de gençlerin evlenmelerine vesile olmaktı… Hep o anılarla yaşardı…
Eylül, ekim, kasım ayları üretim zamanıydı. Salça , konserve , turşu yaparlar; imece usulü erişte keserlerdi. Hatta akşamları ev ev toplanırlar türküler, maniler eşliğinde şehriye dökerlerdi… Akşam babalar gelirdi. Herkesle selamlaşarak, iyi akşamlar dileyerek ve çocukları getirdikleri hediyelerle sevindirerek evlerine girerlerdi… Hele komisyoncu Bekir Dede elinde ki büyük mendile –peşkir- koyduğu cevizleri dağıta dağıta evini bulurdu… Çocuklar mutlu, çocuklar sağlıklı…
Gençler Kolordu’da takımlar kurar mahalle maçları yaparlardı. Hatta takımları bile vardı: Yıldırım spor, Demirspor… Demirspor bakırcı ve demirci çıraklarıydı. Çok kavgacılardı… Bu takımlardan Süper lige transfer bile çıkmıştı… Hele hele okullarda voleybol ve folklor o kadar sevilmişti ki İmam Hatip Lisesi voleybolda Türkiye ikincisi; Gazi Osman Paşa Lisesi folklorda Türkiye birincisi olmuştu…. Ercan Süsoy’un, Necmettin Abanoz ve Cevat Altınok’un üstün gayretleriyle… Sürdürebilseydik ne güzel olurdu….
Sonra ne oldu? Yazar Döndü Açıkgöz anlatıyor: “ Gelişen çağla birlikte yaşam şeklimizde değişime uğramakta. Aile bağlarımız, sorumluluk duygumuz yok olup gitmekte. Aynı evi paylaşıp ancak yemek saatlerinde bir araya gelen aileler sessizliğin fısıltılarını oluşturuyor. İşten dönen eşini; ya da okuldan gelen çocuğunu pencerede bekleyen bir kadına pek rastlamıyoruz artık. Zira bilgisayarımız, akıllı telefonlarımız; en yakın komşularımız olup çıktı… Ayrı odalarda gülüp, ayrı odalarda dertleşiyor, hatta bilgisayarda kavga ediyoruz…”
Şair Mehmet Demirkapı‘da şiirinde:
“Akşam olmuştur çoktan penceresiz evlere
İçinde perdelerden oda olan perdesiz evlere
Tek kalbim girmiyor, zorluyorum, zorluyorum çok acıyor
O evlere ayaz giriyor, yağmurda, çıplak ayaklı çocukta
Mülteci bedenim çaresiz her gece üşüyor yine…“
Artık pencereler perdelere mahkum kat kat… Söze ve göze hasret…
Adları da değişti: Seven Tovers, Grand Park, PRYM Luxiri Rezidance!!!
Yazar Döndü Açıkgöz devam ediyor: “ O evler ki soğuk, yorgun günlerin, gecelerin ölü evleri… Bir yanda büyüleyici, şaşalı bir düzenin ihtiraslı, hırslı ev sahipleri, bir yanda kapının çalınmasını bekleyen ışığından başka sesi olmayan evler…
Dünyaya, yaşadığı topluma anlam verende insandır. Neden “Penceresiz evler“? Geleneklerin unutulduğu, ağaçlarla konuştuğumuz ve hatta konuşmak için ağaç dahi bulamadığımız zamanların ressamıyız.”
Yasaklarla dolu site yönetimi… Penceresiz evlerde üretim yok… Çoğu zaman yenen yemekler bile günün her saatinde telefonla geliyor… Pizza, hamburger vs … Çorbaya hasret çocuklar kendilerini tüketim kültürünün içinde buluyorlar. Marka çılgınlığı, on da var ben de yok psikolojik savaşı… Sık sık değişen eşyalar… Anıları yok eden al kullan at kapitalizm tutsaklığı… Hırslar akılı; yarışlar cepleri delik deşik etmiş … Örme yok, dikme yok, yapma yok …
Sistem pencereleri karaya bürümüş: “Mülteci bedenim çaresiz her gece üşür yine.”
25 derece sıcaklıkta…
Geçmişimi özlüyorum….
Kışla Mahallesi‘nde yaşamak ne güzeldi…
Zemheri bile bizi hiç üşütmezdi…
Çay Mahallesi‘nde yaşamak ne güzeldi…
Şeyh-i Şirvani’ ye dua ederek…
Tokat bağlarında yaşamak ne güzeldi…
İneğinden süt, ağacından ceviz, dalından kiraz, bağından toplanan üzümden pekmez Köme, pestil, tarhana yapardık…
Böyle bir Tokat’ta şimdi de yaşamak ne güzel olurdu…
Dikeyi yataya , çirkini güzele tercih etmeseydik ne güzel olurdu…
NE GÜZEL OLURDU…
NE GÜZEL OLURDU…


Yazara ait diğer köşe yazıları
YAZARLAR
-
Av. SEMİHAT KARADAĞLI
TOPRAK VE KADIN
-
CAFER AKIN
BAKIŞ AÇISI ÜSTÜNE
-
M. HALİL PAZARLI
ZAMANIN SARKAÇLARI
-
YAKUP ORAKCI
50 YAŞINDA OLMAK...
-
İsmet TAŞ
DEĞİŞİMİ KENDİMİZDE BAŞLATALIM...
-
HAMİ İŞLER
ÇANLAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR?
-
AYSON KARABAĞ
BABA GİDERSE
-
MUSA ÖZDEMİR
DOST ACI SÖYLER
-
ALİ EROL DİKER
İNSANA VERİLEN KIYMET VE DEĞER
-
EROL EKİCİOĞLU
OKU...
-
VEYSEL ŞİMŞEK
BEN SANA GERİDEN BAKAR AĞLARIM
-
Davut TUÇBİLEK
TÜKENİNCE UMUTLAR
-
ASLI GÜLHAN BEK
ENGELLİ VE MUTLU
-
ÖMER ALTIN
KATAR İSLAM ALEMİNE NE KATAR?
FOTO GALERİ
EN ÇOK TIKLANANLAR
-
Başkan Durmuş, 'Partiler hazine yardımını depremzedelere versin'
Millet Partisi Tokat İl Başkanı İdris Durmuş yaptığı yazılı açıklamada Türk...
-
CHP Aday tanıtımında ilginç proje, 'Koyun yününden organik gübre'
CHP Tokat Milletvekili aday adayı Okan Karadan ilginç bir proje dile getiri...
-
Mustafa İpek, 'Dava arkadaşlarıma çıktıkları yolda başarılar dilerim'
14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği ...
-
Mustafa Arslan, 'Tokat'ta 5 Yılda 5 hükümet konağı'
AK Parti Tokat Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyon Üyesi Mustafa Arslan 5 ...
-
Niksar'da Harp Malulü Gaziler Şehit, Dul ve Yetimler Derneği açıldı
Tokat'ın Niksar İlçesinde Harp Malülü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Der...
Bu site 0.172 saniyede yüklenmiştir. [Hata Bildir]