23 Mayıs 2020, 18:45 - Anasayfa | Yazarlar Haberi yazdır

TÜKENİNCE UMUTLAR

TÜKENİNCE UMUTLAR

Davut TUÇBİLEK

  • Facebook Paylaş
  • Twitter Paylaş
Bu köşe yazısı 12016 kez okunmuştur

Randevu almıştı çocukluk arkadaşından. İçi içine sığmıyordu. Yarın meclise gidecekti. Görüşecekti milletvekili arkadaşıyla.

Beraber aynı sırada okumuşlardı ilk ve orta mektebi. Babasının ölümcül hastalığı nedeniyle ayrılmıştı ortaokul ikinci  sınıftan. O gün bugündür çalışıyordu. Lakin iki yakası bir araya gelmemişti nedense. Hayat devasa bir yük gibi binmişti sırtına. Ne yaparsa yapsın hafifletemiyordu yükünü bir türlü. Bazen aptal olduğunu düşündüğü de oluyordu. Böyle zamanlarda suçu feleğe atıyordu.  Okkalı bir küfür savurduğu da oluyordu feleğe. Tek tesellisi haram lokma geçmemiş olmasıydı boğazından. Sorunlarını düşünüp de aklını kaybedeceği zamanlarda; "Çok şükür haram lokma yemedim" diyerek çıkıyordu işin işinden. Avuçlarının neredeyse tamamını kaplayan nasırları gururuydu derin düşüncelere daldığı zaman.
 
Zar zor evlenmişti. Allah biri kız, diğeri oğlan nur topu gibi iki de yavru vermişti kendisine. Kırk iki yaşına kadar gece gündüz çalışmıştı bıkmadan usanmadan. Tek derdi çocuklarını okutmaktı. Çünkü kendisi de okuyamamıştı. Cahil kalmanın acısını epeyce çekmişti hayatı boyunca.
 
İki yıl öncesine kadar bir fabrikada çalışıyordu asgari ücretle. Zar zor da olsa geçiniyordu haline şükrederek.  İki yıl önce iflas ettiği bahanesiyle kapatılmıştı çalıştığı fabrika.
 
Hayatının en zor günlerini yaşıyordu şimdilerde. Kendisi elektrik ustadıydı. Aslında fazla da dert etmemişti fabrikanın kapanmasını. Çünkü bileğinde altın bileziği vardı. "Tecrübeli bir ustaya kim iş vermezdi ki ? " demişti hep kendi kendine. Ama kazın ayağı öyle değildi. Bir türlü şansı yaver gitmiyordu. Baş vurduğu her yerden eli boş dönüyordu. Bir dönem " üzerimde büyü var;" düşüncesiyle hoca hoca gezmişti de. Ama okunan dualar da pek işe yaramamıştı.
 
Bazı zamanlarda eş dost yardımıyla bir haftalık, on günlük işler buluyordu. Aldığı para yetmiyordu bir türlü geçinmesine. On beş yaşından beri ayrılamadığı dostuydu sigara. İşten ayrıldıktan beş ay kadar sonra "elveda" demek zorunda kalmıştı dostuna. Ara sıra lokantalarda yemek yiyordu eskiden. Neredeyse bir buçuk yıldır lokantaların yolunu da unutmuştu. Tek zevki pazar günlerinde arkadaşlarıyla buluşup kağıt oynamaktı kahvehanede. Ondan da vaz geçmişti.
 
Sabah erkenden evden ayrılıp başlıyordu iş aramaya. Sanki "Yer demir, gök bakırdı"  her seferinde eli boş dönüyordu, baş vurduğu yerlerden. Artık mesleğinden de vaz geçmişti. Hamallık, bekçilik, araba yıkamacılığı... Velhasıl bulduğu her işte çalışıyordu.
 
Nihayet "Çilem bitecek"  diyordu  meclise gideceği gün öncesinden. Cebinde elli lira parası vardı. Yirmi lirasını dolmuşa verecekti. Aslında yürümek de geçiyordu aklından. Ama oturduğu yer çok uzaktı meclise. Şöyle bir düşündü. Yürüse en az dört saat sürerdi. Nasıl olsa işi hazırdı. Yirmi lira para mıydı işe girdikten sonra. Saçları bayağı uzamıştı. Akşama doğru uğramıştı  berbere. Bir güzel kestirmişti saçlarını on beş lirayla. Sakal tıraşına para vermedi. "Nasıl olsa evde olurum" düşüncesiyle  sakal tıraşı olmadı.
 
Ama ne giyecekti? Meclise gidip koskoca milletvekili arkadaşıyla görüşecekti. Böyle paspal bir vaziyette gidilmezdi ki meclise. Hemen damatlıkları geldi aklına o anda. Eşine " Hanım ütüle bakalım şu damatlıkları" demişti keyifle. Bayramlarda giyindiği iskarpinleri vardı ayakkabı dolabında. "Evde ayakkabı boyası var mıydı acaba" düşüncesiyle karıştırdı çekmeceleri. Küçük bir kutu içinde kurumuş bir boya buldu. Biraz da su yardımıyla boyadı ayakkabılarını, bir güzel.
 
Bir türlü uyku girmiyordu gözüne. İş bulacağına dair döz vermişti arkadaşı kendisine. Koskoca vekil tabi ki tutacaktı sözünü. Bir kaç gün sonra işe başlarım düşünceleri içindeyken göz kapakları üzerine düşen ağırlığı kaldıramadı ve gece üçe doğru düşüverdi.
 
Sabah yedide uyandırmıştı karısı. Domates, zeytin ve haşlanmış yumurtadan oluşan kahvaltısını yaptı afiyetle. Dualarla koyuldu yola.
 
Saat on gibi meclisteydi. Zar zor bulmuştu arkadaşının odasını. Sekreter karşılamıştı odada kendisini. " Sayın vekilim taplantıdalar" demişti sekreter hanım. Hiç bir endişeye kapılmamıştı. Nasıl olsa bitecekti toplantı. Sekrekerle birlikte oturmaktan sıkılacağını düşünerek izin istedi sekreterden. Ve dışarı çıktı. Kapının önünde beklemeye koyuldu. Akşam beşe doğru koridorun ucunda sayın vekili gördüğü anda sanki oynayacaktı keyfinden. Vekil fazla vakti olmadığını söyleyerek odasına çağırdı ve başladı konuşmaya. "Ya kusura bakma. Sana da söz vermiştim ama  işe başlayacağın yerde işe alımlar durduruldu. Terar açılınca seni çağıracağım" diyerek sözlerini sürdürdüğü anda kaynar sular dökülmüşçesine başına, birden afalladı yutkundu. Ssyın Vekil acil işi olduğu gerekçesiyle izin isteyip ayrılmıştı odadan.
 
Üzerinden tonlarca yük geçmiş gibi bitkin bir halde ayrıldı meclisten. Bir süre yürüdü gözlerinden sicim gibi süzülen göz yaşlarını elinin tersiyle silerek.
 
Bugün de böylesi bir hikaye yazmak geldi içimden.


 Tokat Haber 60 internet sitelerinde yayınlanan haberler ve köşe yazılarının tüm hakları Tokat Haber 60 Yayın Grubuna aittir. Kaynak gösterilerek dahi haberin veya köşe yazısının tamamı yazılı izin alınmaksızın kullanılamaz. Sadece alıntı yapılan haberin veya köşe yazısının bir bölümü, alıntı yapılan habere/yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yazara ait diğer köşe yazıları

RÖPORTAJ

Gençliğin ve Girişimcilerin Ödül Gecesi'nin rüzgarı konuşuluyor
Gençliğin ve Girişimcilerin Ödül Gecesi'nin rüzgarı konuşuluyor
Gazeteci Ayson Karabağ'ın Röportajı; 'Gençliğin ve Girişimcilerin Ödül Gecesi'nin rüzgarı konuşuluyor'

Gazetemiz Basın Ahlak Yasasına Uymayı Kabul Eder. Özel ilan ve reklamlardan doğabilecek sorumluluk ilan sahibine aittir. Gazetede neşredilen yazılardaki fikir sorumluluğu yazarına ait olup yayınlanan veya yayınlanmayan yazılar geri verilmez.

Adres : Yeşilırmak Mah. Orkide Sok. Saymaz Apt. Zemin Kat No: 8 TOKAT
Tel : (0356) 212 4884
Gsm : (0546) 449 5162
Bu site 0.159 saniyede yüklenmiştir. [Hata Bildir]