Kitap okumayı nasıl mı sevdim?
Unutmayın Ata Sözünde dediği gibi:" Ağaç yaş iken eğilir." O nedenle çocukları daha küçükken kitapla tanıştırıp onların kitabı sevmelerine ve okumalarına olanak vermeliyiz. O nedenle bir çocuk. Bir kitap. Bir düş. Bir gelecek olduğuna inanıyorum. Ben çocukken okumayı sevdim.
İlkokulu ve ortaokulu doğduğum küçük bir kasabada, Alaçatı'da, okudum. Kalabalık bir ailenin altıncı çocuğuyum. Kız çocukları okumaz diyenlere karşı çıkıp bizleri okutan yüce insanı babamı ve annemi hâlâ saygı ve sevgi ile anıyorum. O zamanlar okul kütüphanemizden aldığımız kitapları okuyabiliyorduk. Okumayı sevdiğim için okul kütüphanesindeki bütün kitapları alıp okurdum. Yılmaz Erdoğan’ın bir şiirinde dediği gibi Kemalettin Tuğcularımız vardı. Rahmetli babaannem, okuma yazma bilmez ama elimde okuduğum kitaba bakıp yine ders çalışmıyorsun derdi. Gülerdim, yok babaanne ben ders çalışıyorum, der kitabı okumaya devam ederdim. Okumayı ve matematiği çok sevdiğim için sınıfta hep küme başkanı olurdum. Bildiklerimi tüm arkadaşlarım ile paylaşmaya çalışırdım. O zamanlar istediğiniz kadar kitap almaya ne bütçeniz yeterdi ne de kitapları alacak kitapevi bulabilirdiniz.
Lisede ve üniversitede okuyan ağabeyim ve ablalarımın okumak için aldıkları kitapları alır bir an önce bitirmek için onları gece yarılarına kadar okurdum. Gözlerim kapanır, son bir hamle ile gözlerimi açar okumaya çalışırdım. Çok kalın kitapları bile en fazla bir hafta gibi bir sürede bitirdiğimi hatırlıyorum. Daha ortaokulda Yaşar Kemal'in “İnce Memed”i, Bekir Yıldız'ın “Reşo Ağa’sını, Orhan Kemal'in “Cemile” sini, Atilla İlhan’ı, Enver Gökçe'yi, Ahmed Arif'in dizelerini ve daha birçok edebiyatçıyı tanıyıp okudum.
Okumak; benim için beynimi dinlendirmek, yeni bir şeyler öğrenmek, dünyaya yeni kapılar, pencereler açmaktı. Herkesten ve her şeyden bir şeyler öğrenmeye çalışmaktı. Ve okudukça ne kadar az şey bildiğimi her gün biraz daha öğrendim, öğreniyorum. Bu konuda en büyük yardımcım oğlum ve kızım. Müthiş güzel birer kütüphaneleri var ve ben onlarla her gün yeni kitaplar ve yazarlar tanıyorum.
Evde herkesin ayrı kütüphanesi var.
Okuduğum kitaplardan bilgisayarıma bir arşiv oluşturdum. Kitaplardan hatırlayacağım kısa notlar, sevdiğim cümleler kayıtlı bu arşivde. Hukukçu olmamdan dolayı alışkanlık gereği arşivleme sistemimde istediğim bilgiye kısa zamanda ulaşabiliyorum.
İyi bir hafızaya sahip olunca insan okuduklarını küçücük bir şeyle anımsayabiliyor. Bir gün büroda bir müvekkil görüşmesinde hem cep telefonunla konuşuyorum. Hem bilgisayarda bir şey yazıyorum. Sekreterim telefonla konuşuyordu kendisine seslendim ve ne yapacağını söyledim. Telefonum bitti döndüm müvekkillere cevap verdim. Bana şaşkınlıkla bakıp o kadar işi aynı anda yaparken bizi de mi dinlediniz dediler güldüm. Sorularına cevap verdim. Geçen gün bir başka müvekkil avukat hanım nasıl yapıyorsunuz ben sizi izlerken yoruluyorum dedi. Güldüm. Çocukluktan gelen alışkanlık sanırım dedim. İnsanın hamuru çocukluktan yoğruluyor. Onun için çocuklarınızın hem hayallerini hem de yaşamlarını bırakın onların düşleri belirlesin. Hem matematiği hem de okumayı şiir sanat edebiyatı seviyorum. Hayatımda beni dinlendiriyorlar.
Bence okumak güzel:"Frederick Pollock" ın çok hoşuma giden bir sözle yazımı bitirmek istiyorum. "Bir kitap okuyan her şeyi bildiğini zanneder. İkinci kitabı okuyan kuşkuya düşer. Üçüncü kitabı okuyan hiçbir şey bilmediğini anlar Socrates'in dediği gibi: “Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir.”
Sevgiyle kalın...